
BARİYATRİK CERRAHİ NEDİR?
Bariyatrik cerrahiyi kelimenin kökenine inerek tanımlarsak aslında kendini gayet net ifade eden bir terim. Bariyatrik kelimesinin İngilizce yazılışı “bariatric” şeklinde. Bu kelime kök ve eklerine şöyle ayrılıyor: “bar-iatr-ic”. Kelimenin kökü olan bar, Yunanca ağırlık ve kilo anlamına geliyor. Yapım eklerinden olan –iatrtedavi, –ic ise –bir şeye dair anlamında. Öyleyse bariyatrik cerrahi, kilo tedavisine dair cerrahi demek oluyor.
Bariyatrik cerrahi denildiğinde tek bir ameliyat yönteminden değil birden fazla yöntemden bahsedilmektedir.Bu yöntemler temelde ya mide kapasitesini azaltıp hastanın aldığı gıda miktarını azaltmayı ya da alınan gıdaların emildiği barsak yüzeyini kısaltmayı yahut her iki etkiyi birlikte sağlamayı amaçlar. Bu yöntemleri basitten karmaşığa göre sıralayacak olursak: mide içi balon uygulamaları, mide bandı (veya kelepçesi), tüp mide ameliyatı ve çeşitli bypass ameliyatları sayılabilir. Aslında biz bu ameliyatları kabaca dört başlık altında toparlayabiliriz:
-
Kısıtlayıcı ameliyatlar: tipik örnekleri geçmişte sık uygulanan mide bandı (kelepçe) ve tüp mide (sleevegastrektomi) ameliyatları. Bu ameliyatlarda temel hedef hastanın aldığı günlük gıda hacmini kısıtlamak böylece kalori girişini azaltmaktır. Ancak kişi düşük hacimle de yüksek kalori alabilir. Özellikle karbonhidrat ve yağdan zengin gıdalarla beslenme durumunda kişi düşük hacimde de yüksek kalori alabilir. Örneğin şekerli sıvılar (meyve suyu, kola, alkol) ya da yağdan zengin gıdalar (kızartmalar, cips, çerez, hamburger) gibi. Bu ameliyatlarda sindirim sisteminin yolu ve fizyolojisi değiştirilmediği için kişinin yaşayacağı vitamin-mineral eksiklikleri hafif ve genellikle geçici süreli olmaktadır.
-
Emilim bozucu ameliyatlar: tipik örnekleri bilyopankreatikdiversiyon (BPD) ve duodenalswitch (DS) olup bu ameliyatlardan sonra alınan gıdanın emilmesi için pankreas ve safra enzimleri ile karşılaştığı süre kısaltılacak şekilde gıdanın mide çıkışından sonraki ince barsağa geçiş yeri değiştirilir. Bu nedenle hasta yüksek kalorili beslenmeye devam etse de yine kilo almayabilir. Ancak bu ameliyatların ağır bedelleri de vardır. Sadece kalori sağlayan gıdaların değil aynı zaman da vitamin ve minerallerin emilimi de bu ameliyatlardan sonra belirgin olarak azaltılmış olur. Bu nedenle bu ameliyatları olan hastalar, ömür boyu, günde 12-13 adet vitamin-mineral takviyesi kullanmak zorundadırlar.
-
Karma etkili ameliyatlar: sıklıkla bypass ameliyatları diye duyduğunuz bu ameliyatlarda da hem mide kapasitesi azaltılmakta hem de ameliyat tipine göre değişiklikler gösterse bile ince barsağın kabaca ilk 2 metrelik bölümü devre dışı bırakılarak emilim bir ölçüde azaltılmaktadır. Bu ameliyatlarda da vitamin-mineral emilimi kalıcı olarak bozulduğundan hasta günde 3-4 adet vitamin takviyesini ömür boyu kullanmak zorunda kalır. Karma etkili ameliyatlarda mide küçük bir cep haline getirildiğinde midenin kalan bölümü tüp mideden farklı olarak çıkarılmadığından teorik olarak iki dezavantaj daha içerir. Birincisi çıkarılmayıp arkada bırakılan mide cebinin endoskopik takibi mümkün değildir. İkincisi ise emilim bozucu ameliyatlarda da olduğu gibi endoskopik olarak on iki parmak barsağına ulaşma yolu ortadan kaldırıldığı için safra yollarına endoskopla ulaşma şansı dolayısı ile hastada ilerde yaşanabilecek safra yolu problemlerinde endoskopik tedavi şansı yitirilmiş olur.
-
Temelde kilo vermekten ziyade kan şeker yüksekliği, kolesterol yüksekliği ya da tansiyon yüksekliği gibi metabolik sorunları düzenlemeye yönelik ameliyatlar: ilealinterpozisyon, transit bipartisyon ya da jejuno-ileal bypass gibi henüz çok yaygın kullanılmayan, ancak kısa ve orta dönemde etkinliklerinin iyi olduğunu bildiğimiz yöntemler.
Mide içi balon uygulamaları geçici olarak mide içine yerleştirilen bir balonun etkisiyle hastanın yeme kapasitesini kısıtlamayı amaçlar. Ancak midenin elastik yapısı nedeniyle zamanla mide adaptasyon göstererek genişler ve hasta eski yeme kapasitesine kavuşabilir. Ayrıca bu balonlar ömür boyu mide içinde tutulamadığı için bir müddet sonra çıkarılmak zorundadır. Bu nedenlerle bu yöntemler kalıcı tedavi sağlayamazlar. Daha ziyade süper süpermorbidobez denilen ve vücut kitle indeksi altmışın üstünde olan bireylerde diğer bariyatrik cerrahi uygulamalarından önce hastaya bir miktar kilo verdirerek ameliyata ait riskleri azaltmak amacıyla kullanılırlar.
Mide bandı uygulaması, midenin çevresine silikon bir bant sararak yemek borusundan mideye girişte 20-30 ml bir mide hacmi bırakarak hastanın yeme kapasitesini azaltmayı amaçlar. Bir dönem özellikle Avrupa’da ve ülkemizde popüler bir yöntem olmasına rağmen mide çevresine sarılan silikon bandın oluşturduğu problemler nedeniyle artık büyük ölçüde terk edilmiş bir yöntemdir. Ancak yine de uygun olan hastalarda güvenle kullanılabilir.
Tüp mide ameliyatı, midenin dış yan kısmının büyük oranda çıkarılıp geriye yaklaşık 50-60 ml hacimli, tüp şeklinde bir mide bırakılması nedeniyle böyle adlandırılmaktadır. Başlangıçta aşırı şişman hastalarda bypass ameliyatlarının cerrahi risklerini azaltmak amacıyla iki aşamalı bir cerrahinin birinci aşaması olarak kullanılmıştır. Ancak daha sonra bu yöntemle verilen kiloların birçoğunun geri dönüşlü olmadığının anlaşılması üzerine doğrudan bir bariyatrik cerrahi yöntem olarak kullanılmaya başlamıştır. Ayrıca önceleri sadece mide hacmini kısıtlayan bir ameliyat olarak kabul edilmesine rağmen sonradan bu ameliyatla iştah hormonunun salgılandığı mide bölümünün de çıkarıldığının anlaşılması üzerine hormonal etkileri de olduğu anlaşılmıştır. Yöntemin kolay uygulanabilir olması nedeniyle hızla popüler olmuş ve tüm dünyada en çok uygulanan bariyatrik cerrahi yöntemi haline gelmiştir.
Biri birinden farklı tekniklerle uygulanan birçok bypass ameliyatı metodu vardır. Bu ameliyatlar hem mide hacmini küçültür hem de ince barsağın mideye olan bağlantı yerini değiştirerek besinlerin emilim yüzeyini azaltırlar. Bu ameliyatlar yapılması daha karmaşık, daha fazla tecrübe ve süre gerektiren ameliyatlardır. Ayrıca barsak emilim yüzeyi azaldığı için daha çok vitamin-mineral eksikliklerine neden olurlar. Bu nedenle bazı özel hasta gruplarında tercih edilirler. Bunların başında “şekerci” diye adlandırılan, günlük hayatlarından şekerli sıvıları (meyve suyu, kola gibi) veya tatlıları hayatından çıkaramayan kişiler gelir. Ayrıca bu ameliyatlar esnasında yapılan bypass nedeniyle gıdalar on iki parmak barsağına uğramadan ince barsağa geçtiği için kan şekerini düşürmeye yönelik etkileri vardır. Bu etkileri nedeniyle özellikle insüline bağımlı tip-2 diyabetli hastalarda tercih edilirler.
Tıpta sık kullandığımız deyimler var: “hastalık yoktur; hasta vardır” veya “tıpta iki kere iki dört etmez” gibi. Bu nedenle birçok hastalığın tedavisinde birden fazla yöntem mevcuttur ve bu yöntemlerin seçimi bireysel olarak hastanın özelliklerine göre kişiselleştirilerek yapılır. Bariyatrik cerrahiye aday hastaların da bariyatrik cerrahiyle ilgilenen hekimlerle görüşmeleri ve kendileri için en uygun tedaviyi belirlemeleri gerekir.